SOLAS hangi tarihte yürürlüğe girdi ?

Aylin

New member
SOLAS Hangi Tarihte Yürürlüğe Girdi? Denizde Güvenliğin Sosyal Kodları

Bir akşam deniz kenarında otururken, yanımdaki arkadaşım “Biliyor musun, SOLAS diye bir şey varmış, deniz güvenliğiyle ilgiliymiş,” dedi. Cümle bitmeden, gözüm ufukta parlayan gemi ışıklarına takıldı. Denizdeki o düzenli karmaşayı düşündüm: kimisi konteyner taşıyor, kimisi insan. Ama hepsi aynı güvenlik kurallarına mı tabi? İşte o an fark ettim, SOLAS sadece gemileri değil, toplumsal eşitlik tartışmalarını da taşıyor.

Kısa Tarih: SOLAS Ne Zaman ve Neden Yürürlüğe Girdi?

SOLAS (Safety of Life at Sea – Denizde Can Güvenliği Sözleşmesi) ilk kez 1914 yılında yürürlüğe girdi. Neden mi? Çünkü Titanic faciası dünyayı sarstı. 1912’de batan o görkemli gemi, insanlığın teknolojik kibriyle yüzleşmesine neden oldu.

1914’te kabul edilen ilk SOLAS, denizlerdeki güvenliği uluslararası düzeyde düzenlemeyi hedefledi. Ancak tarih boyunca dört kez yenilendi: 1929, 1948, 1960 ve en kapsamlısı 1974 versiyonu, ki bugünkü yürürlükte olan da bu versiyondur.

Ancak mesele sadece “gemi batmasın” demek değildi. SOLAS, aynı zamanda insan hayatının ekonomik sınıfa, cinsiyete ya da ırka göre değer biçilemeyeceğini iddia eden bir metindi. Kağıt üzerinde en azından öyleydi.

Titanic’ten SOLAS’a: Kurtulanlar Kimlerdi, Kimler Değildi?

Titanic faciasında kurtulanların çoğu birinci sınıf yolculardı. Kadınlar ve çocuklar “öncelikli kurtarma” listesinde yer alsa da, bu öncelik sınıfsal ayrıcalığın duvarlarını aşamadı.

Verilere göre, birinci sınıf kadınların %97’si kurtuldu, üçüncü sınıf kadınların ise yalnızca %46’sı. Yani “kadınlar ve çocuklar önce” sözü bile sınıfsal filtrelerden geçmişti.

Bu tablo, SOLAS’ın doğuşunun ardındaki toplumsal eşitsizliği açıkça gösteriyor: İnsan hayatı eşit değildi. Kadınlar empatiyle anılır, erkekler fedakarlıkla yüceltilirdi ama bu roller çoğu zaman sistemin gerçek sorunlarını gizlerdi.

Toplumsal Cinsiyet Rolleri: Kurtarma Botlarında Kim, Neden Öncelikli?

Denizcilik tarihine baktığımızda “kadınlar ve çocuklar önce” kuralı, insani bir refleksin ötesinde toplumsal bir normun yansımasıydı. Kadınlar korunmaya muhtaç, erkekler ise koruyucu figürler olarak kodlanmıştı.

Ancak modern denizcilikte bu yaklaşım değişmeye başladı. Günümüzde birçok kadın kaptan, mühendis, deniz güvenliği uzmanı görev alıyor. Kadınlar artık “kurtarılacak” değil, “kurtaran” konumunda.

Bir örnek: Captain Radhika Menon, 2016’da denizde kurtarma operasyonu gerçekleştiren ilk kadın kaptan olarak Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) tarafından ödüllendirildi. Onun hikayesi, SOLAS’ın sadece teknik değil, toplumsal bir evrim geçirdiğini de gösteriyor.

Irk ve Sınıf: Denizde Kim Daha Değerli?

SOLAS’ın yürürlüğe girdiği dönemde dünya, kolonyalizmin gölgesindeydi. Beyaz Avrupalı denizciler “medeniyetin taşıyıcıları” sayılırken, Asyalı ve Afrikalı gemi çalışanları genellikle ucuz işgücü olarak görülüyordu.

Bugün hâlâ gemi mürettebatlarının büyük kısmı Filipinler, Endonezya, Hindistan gibi ülkelerden geliyor. Ancak maaş farkları, sigorta hakları ve güvenlik koşulları arasında ciddi eşitsizlikler var.

Uluslararası Denizcilik Örgütü raporlarına göre, gelişmiş ülkelerden gelen denizciler genelde daha kısa vardiyalarla, daha yüksek maaşla çalışırken; gelişmekte olan ülkelerden gelen denizciler uzun süreli kontratlara ve düşük güvenlik standartlarına maruz kalıyor.

Yani SOLAS her ne kadar “herkesin hayatı değerlidir” dese de, uygulamada ekonomik ve ırksal farklar hâlâ belirleyici.

Erkekler, Kadınlar ve Çözüm Yolları: Farklı Bakışlar, Ortak Amaç

Forumda bu konuyu tartıştığımızda erkek kullanıcılar genellikle “kuralları daha sıkı uygulasınlar, teknolojiyi geliştirsinler” diyor.

Kadın kullanıcılar ise “gemi çalışanlarının psikolojik sağlığı, ailelerinden uzak kalmanın etkileri, toplumsal destek” gibi konulara dikkat çekiyor.

Aslında her iki yaklaşım da gerekli. Çünkü güvenlik sadece ekipmanla değil, insanın iç dünyasıyla da sağlanıyor.

Bir kadın gemi mühendisi arkadaşım şöyle demişti:

> “Denizdeki kazalar çoğu zaman teknik değil, duygusal yorgunluktan olur.”

> Bu cümle, empatiyle stratejinin birleştiği noktayı anlatıyor.

SOLAS ve Sosyal Bilinç: Güvenliğin Ötesinde Eşitlik

SOLAS, yalnızca bir güvenlik sözleşmesi olarak değil, aynı zamanda toplumsal bir ayna olarak da okunabilir.

Denizdeki güvenlik, karadaki eşitlikten bağımsız değildir. Bir toplumda kadınların sesine kulak verilmezse, erkeklerin duygusal ihtiyaçları bastırılırsa, alt sınıf işçiler görünmezse — o toplumun gemileri ne kadar sağlam olursa olsun, bir yerden su alır.

Bu nedenle birçok yeni araştırma, denizcilikte “psikososyal güvenlik” kavramına odaklanıyor. Yani sadece geminin değil, gemideki insanların da güvenliği.

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) raporları, gemi çalışanlarının ruh sağlığıyla iş kazaları arasında doğrudan bir ilişki olduğunu gösteriyor.

Tartışmaya Açık Bir Soru: Güvenlik mi, Adalet mi Önce Gelir?

SOLAS, 1914’te insan hayatını korumak için yazıldı. Ama 2025’te hâlâ aynı soruyu soruyoruz:

Gerçek güvenlik, sadece teknik önlem almakla mı sağlanır, yoksa toplumsal adalet olmadan hiçbir sistem gerçekten güvenli sayılabilir mi?

Gemilerdeki radarlar kadar, toplumun vicdanı da düzgün çalışmadığında kazalar kaçınılmaz hale geliyor.

Belki de SOLAS’ın geleceği, sadece daha iyi gemilerde değil, daha eşit bir dünyada yatıyor.

Sonuç: Denizde Hayat, Toplumda Denge

SOLAS’ın yürürlüğe girdiği 1914 yılından bu yana teknoloji değişti, ama eşitsizlik biçim değiştirerek varlığını sürdürdü.

Kadınlar artık sadece “öncelikli yolcu” değil, denizcilik sektörünün liderleri. Erkekler ise giderek daha fazla duygusal dayanıklılığın önemini fark ediyor.

Ama asıl mesele şu: hangi sınıftan, hangi ırktan, hangi cinsiyetten olursak olalım, “can güvenliği” herkesin hakkı olmalı.

Bir geminin batması, sadece mühendislik hatası değil; çoğu zaman bir toplumun değerler sisteminin iflasıdır.

Ve belki de SOLAS’ın en büyük hatırlatması budur:

“Denizde hayat kutsaldır — ama eşitlik olmadan güvenlik, sadece bir yanılsamadır.”