Polyester nasıl bir kumaştır ?

Izettin

Global Mod
Global Mod
[color=]Polyester: Bir Kumaştan Fazlası — Toplumsal Cinsiyet, Irk ve Sınıfın Dokuduğu Bir Hikâye[/color]

“Bu sadece bir elbise değil, bir kimlik meselesi.”

Bir arkadaşım bir gün böyle demişti; giydiği polyester gömleğin teninde bıraktığı hissi değil, taşıdığı anlamı anlatıyordu. Çünkü kimi için polyester ucuzluk ve erişilebilirlik, kimi için çevresel yıkım ve sömürü, kimi içinse sessiz bir direnişti. Polyester, yalnızca bir kumaş değil; toplumsal yapılar, ekonomik güç dengeleri ve kimlik politikalarıyla örülmüş bir hikâyenin yüzeyidir.

[color=]1. Polyesterin Doğuşu: Sınıfsal Bir İcat[/color]

Polyester, 20. yüzyılın ortasında “modernliğin mucizesi” olarak sunuldu. Sentetik, dayanıklı, ucuzdu; yıkanması kolaydı, ütü istemiyordu. Ancak bu pratiklik, sınıfsal bir kod taşıyordu. 1950’lerde orta sınıf kadınının “her zaman bakımlı ve temiz görünmesi” beklentisi, polyesterle kolaylaştı. Kadınlar için görünürlük, emeğin bir parçasıydı; kumaşın esnekliği onların üzerindeki toplumsal baskıyı değil, sadece iş yükünü kolaylaştırıyordu.

Sosyolog Angela McRobbie’nin belirttiği gibi, tüketim kültürü kadınların “özgürleşmesini” değil, “uyumlu görünme zorunluluğunu” pekiştirdi. Polyester, işçi sınıfı için erişilebilir bir statü göstergesi, üst sınıf içinse ucuz taklitlerin simgesiydi. Böylece kumaş, görünmeyen bir sınıf çizgisi hâline geldi.

[color=]2. Kadın Emeği ve Polyesterin Görünmeyen Bedeli[/color]

Polyester üretimi, özellikle Güney Asya’daki kadın işçiler tarafından sürdürülür. Bangladeş, Hindistan ve Vietnam’daki tekstil atölyelerinde çalışan milyonlarca kadının düşük ücretlerle, sağlıksız koşullarda çalıştırıldığı bilinir. “Ucuz moda”nın ardındaki bu kadın emeği, çoğu zaman görünmezdir.

Kadınlar hem ekonomik olarak sömürülür hem de kültürel olarak “itaatkâr” bir işgücü olarak görülür. Bu durum, feminist ekonomist Silvia Federici’nin “görünmeyen emek” kavramını hatırlatır. Polyester bir bluz satın aldığımızda, o kumaşın liflerinde yalnızca petrol değil, kadınların teri ve sistematik eşitsizlikler de vardır.

Ancak bu tablo tamamen karanlık değildir. Güney Asya’da bazı kadın kolektifleri, adil üretim koşullarıyla kendi markalarını kurarak bu zinciri kırmaya çalışıyor. Polyester üretimini dönüştürmek, yalnızca çevresel değil, aynı zamanda feminist bir dayanışma meselesidir.

[color=]3. Irk ve Küresel Eşitsizlik: Sentetik Bir Kolonyalizm[/color]

Polyester, Batı’nın endüstriyel gücüyle Güney’in emeği arasında asimetrik bir köprü kurdu. Moda endüstrisi, hâlâ ırksal eşitsizliklerin yeniden üretildiği bir alan. Çoğu zaman “beyaz” markalar, siyah veya Asyalı işçilerin emeğini kullanarak “etik” koleksiyonlar çıkarıyor. Bu durum, Kimberlé Crenshaw’ın “kesişimsellik” (intersectionality) kavramıyla açıklanabilir: cinsiyet, ırk ve sınıf, birbirini dışlamadan aynı anda baskı üretebilir.

Bir polyester tişört, Londra’da sürdürülebilirlik etiketiyle satılırken; aynı kumaş Dakka’da kanserojen boyalarla işleniyor olabilir. Bu “sentetik kolonyalizm”, ucuz üretimi sürdüren küresel sistemin ta kendisidir.

[color=]4. Erkeklik ve Çözüm Odaklı Yaklaşımlar: Sorumluluk mu, Sessizlik mi?[/color]

Erkekler genellikle moda ve kumaş tartışmalarında görünmezdir; çünkü toplumsal olarak “stil”in kadınlara ait bir alan olduğu varsayılır. Ancak bu, erkeklerin üretim ve tüketim zincirindeki etkisini ortadan kaldırmaz.

Son yıllarda erkek modasında “teknolojik kumaşlar”, “daha işlevsel giyim” gibi kavramlar ön plana çıktı. Polyester, bu noktada “verimlilik” ve “konfor” idealleriyle yeniden erkekleştirildi. Ancak bu konfor, kimlerin emeğiyle mümkün oluyor? Erkeklerin bu sorumluluğu fark etmesi, çözüm odaklı bir yaklaşımın başlangıcıdır.

Bazı erkek tasarımcılar (örneğin Patrick Grant ve Ameerah Adib gibi sürdürülebilir moda savunucuları), “etik kumaş politikası” kavramını gündeme getirerek üretim zincirinde şeffaflık talep ediyor. Bu çabalar, toksik masküliniteyi dönüştürmenin ve kolektif çözüm üretmenin örnekleri arasında sayılabilir.

[color=]5. Polyesterin Çevresel ve Sosyal Yankıları: Kimin Lüksü, Kimin Yükü?[/color]

Polyester doğada çözünmeyen bir plastiktir; denizleri kirletir, mikroplastiklerin yayılmasına neden olur. Ancak “çevre bilinci” de sınıfsal bir ayrıcalıktır. Organik pamuk veya geri dönüştürülmüş kumaş almak herkesin erişebileceği bir seçenek değildir.

Bu durum, çevrecilik söyleminin de sosyal bir eşitsizliği barındırdığını gösterir. Beyaz, orta sınıf tüketici “sürdürülebilir moda”yı etik bir kimlik olarak benimserken; düşük gelirli bireyler için polyester hâlâ ekonomik bir zorunluluktur. Böylece çevre politikaları bile sınıf farklarını yeniden üretir.

[color=]6. Polyester Üzerinden Beden ve Kimlik Politikaları[/color]

Polyesterin elastik yapısı, farklı bedenleri kapsayabilir. Ancak moda endüstrisi bu potansiyeli genellikle sınırlı biçimde kullanır. Büyük beden kadınlar için polyester giysiler, çoğu zaman ucuz ve biçimsiz tasarımlarla sunulur. Bu da, kadın bedeninin tek bir “ideal form”a indirgenmesinin bir sonucudur.

Aynı zamanda, trans bireyler ve queer topluluklar için polyester bazen kimlik ifadesinin bir aracı hâline gelir. Parlak, cesur, dikkat çekici dokular; görünür olmanın, normlara meydan okumanın bir yolu olur. Böylece kumaş, baskının değil, özgürleşmenin de simgesine dönüşebilir.

[color=]7. Düşündürücü Bir Son: Kumaş mı, Kader mi?[/color]

Polyesterin hikâyesi, bize üretim-tüketim zincirinin derinlerinde yatan sosyal ağları hatırlatıyor. Bir gömlek satın almak, aslında bir sistemle ilişki kurmaktır. Kadın emeği, ırksal eşitsizlik, çevresel yıkım ve sınıfsal baskılar; hepsi bir elbisenin etiketiyle birlikte gelir.

Ama belki de asıl soru şudur:

> “Giydiğimiz şeyler mi bizi tanımlar, yoksa biz mi o kumaşların hikâyesini yeniden yazabiliriz?”

Bu soruya verilecek yanıt, polyesterin kaderini değil, toplumsal adaletin dokusunu belirleyecektir.

[color=]Kaynaklar ve Referanslar[/color]

- McRobbie, A. (2008). The Aftermath of Feminism: Gender, Culture and Social Change. Sage.

- Federici, S. (2012). Revolution at Point Zero: Housework, Reproduction, and Feminist Struggle. PM Press.

- Crenshaw, K. (1989). Demarginalizing the Intersection of Race and Sex. University of Chicago Legal Forum.

- Ellen MacArthur Foundation (2020). The New Textiles Economy: Redesigning Fashion’s Future.

- Kişisel gözlem ve saha notları: 2023 yılında Türkiye’de tekstil atölyelerinde yapılan katılımcı görüşmelerden alınan notlar.