Yoklama kaçakları tecil yaptırabilir mi ?

Ipek

New member
Yoklama Kaçakları Tecil Yaptırabilir mi? Bilimsel Merakla Bakılan Bir Sosyal Gerçeklik

Selam sevgili forumdaşlar,

Bugün hem toplumsal hem de bireysel anlamda önemli bir konuyu, bilimsel bir merakla ele almak istedim: “Yoklama kaçakları tecil yaptırabilir mi?”

Bu soru, yüzeyde sadece bir askerlik işlemi gibi görünse de aslında derinlerde psikolojik, sosyolojik ve hatta nörolojik süreçlerle örülü bir davranış biçimini yansıtıyor. Bu yüzden konuyu sadece “yasal süreç” olarak değil, insan davranışı, karar verme mekanizmaları ve toplumsal etkiler üzerinden tartışmaya açmak istiyorum.

---

Bilimsel Bakış: Kaçınma Davranışının Psikolojik Temelleri

Bilimsel olarak bakıldığında “yoklama kaçağı” olma hali, bireyin kaçınma davranışı göstermesiyle ilişkilendirilebilir. Psikolojide bu durum, kişinin bir görevi ya da yükümlülüğü erteleme veya tamamen görmezden gelme eğilimi olarak tanımlanır.

Araştırmalar gösteriyor ki, insanlar stres, belirsizlik ve otoriteyle ilişkilendirilen görevlerden kaçınma eğilimindedir. Özellikle genç erkeklerde yapılan bir çalışmada, askerlik yükümlülüğünün belirsizlik ve kaygı düzeyini artırdığı, bu nedenle bir kısmının “kaçınma” ya da “ertelemeye yönelme” davranışı gösterdiği bulunmuştur.

Nöropsikolojik açıdan bakıldığında bu davranış, amigdala (korku ve stres merkezimiz) ile prefrontal korteks (mantıklı karar verme alanımız) arasındaki etkileşimle ilgilidir. Yani kişi, askerlik gibi belirsizlik taşıyan bir konuda “mantıklı” düşünse bile, beynin duygusal bölgesi korku ve stres nedeniyle karar sürecine müdahale edebilir.

Kısacası, yoklama kaçağı olmak sadece “istememek” değildir; aynı zamanda beynin hayatta kalma refleksiyle de ilgilidir.

---

Yasal Çerçeve: Bilimin ve Hukukun Kesişiminde Bir Gerçeklik

Türkiye’de askerlik sistemi, kanunla düzenlenmiştir. Yoklama kaçağı, kanunlara göre askerlik çağına gelmesine rağmen yoklamasını yaptırmayan kişidir.

Yasal olarak tecil (yani erteleme) hakkı, genellikle eğitim, sağlık, ailevi durum veya yurtdışı çalışma gibi nedenlerle tanınır. Ancak burada kritik nokta şudur:

Yoklama kaçağı olan biri, resmî olarak tespit edilmeden önce tecil işlemi başlatmazsa, hakkını kaybedebilir.

Bu noktada bilimsel açıdan ilginç bir gözlem ortaya çıkar: Hukuki sistem, rasyonel işleyen bir düzen öngörürken; insan davranışı duygusal, kaotik ve öngörülemezdir. Yani sistem matematik gibi işler, ama insan biyoloji gibidir.

Bazı ülkelerde yapılan karşılaştırmalı çalışmalar, zorunlu askerlik uygulanan toplumlarda bireylerin “bürokratik erteleme” eğiliminde olduğunu gösteriyor. Türkiye’de de tecil, aslında bu kaçınma davranışına yasal bir zemin kazandıran bir mekanizma olarak görülebilir.

---

Erkeklerin Analitik Yaklaşımı: Veriler, Riskler ve Karar Stratejileri

Forumdaki erkek katılımcıların konuya daha analitik yaklaşacağını tahmin ediyorum.

Onlar için mesele duygusal değil, stratejik bir planlama konusudur.

Örneğin:

- “Yoklama kaçağı olursam, ne kadar süre sonra ceza gelir?”

- “Tecil yaptırmak için hangi belgeler gerekir?”

- “Yurt dışında bulunuyorsam sistem beni nasıl tespit eder?”

Bu sorular, bir “risk yönetimi” mantığıyla sorulur. Yani erkekler genellikle veri, yasa ve olasılık üzerinden düşünür.

Bu yaklaşımın bilimsel bir temeli de vardır: Erkeklerin beyninde sistematik düşünme eğilimi kadınlara oranla daha yüksek çıkar (Baron-Cohen, 2002). Bu, cinsiyetçi bir genelleme değil, bilişsel eğilimlerin istatistiksel bir gözlemidir.

Bu nedenle birçok erkek forumda şöyle bir stratejik bakış geliştirebilir:

> “Eğer sistem beni henüz tespit etmediyse, hızlıca yoklama işlemini yaptırıp tecil hakkımı alabilirim. Erteleme gerekçem sağlam olursa, geçmiş gecikmeler hafifletilebilir.”

Ancak bilim bize şunu da söyler:

Erteleme kararları kısa vadede rahatlatıcı, uzun vadede ise kaygı artırıcıdır. Yani kaçaklık süresi uzadıkça bireyin stres seviyesi artar, karar verme kapasitesi azalır.

---

Kadınların Sosyal ve Empatik Perspektifi: Neden Kaçıyorlar, Ne Hissediyorlar?

Kadın forumdaşlarımızın yaklaşımı genellikle insan hikâyeleri, empati ve sosyal etki odaklı olur.

Onlar, yoklama kaçaklarını sadece “kural ihlali yapan” bireyler olarak değil, toplumsal baskılarla sıkışmış gençler olarak görür.

Birçoğu şunu sorabilir:

- “Askerlik sisteminde psikolojik destek var mı?”

- “Ekonomik ve eğitimsel eşitsizlikler, bu kararı nasıl etkiliyor?”

- “Ailesel baskı ya da travma bu süreçte rol oynuyor mu?”

Bilimsel veriler, bu soruların yerinde olduğunu gösteriyor. Özellikle düşük sosyoekonomik gruplarda, genç erkeklerin askerlikle ilgili kaygı ve çaresizlik düzeyi daha yüksek çıkıyor. Ayrıca, askerlik süresinin ve belirsizliklerin iş hayatına etkisi de gençleri tedirgin ediyor.

Kadınların bu empatik yaklaşımı, konuyu sadece “yasa” değil, insan hikâyeleri üzerinden değerlendirmemizi sağlıyor. Çünkü her yoklama kaçağının ardında bir hikâye, bir korku, bir belirsizlik var.

---

Bilim ve Toplumun Kesişimi: Çözüm Nerede?

Bilimsel olarak çözüm, sadece yasal düzenlemede değil, davranışsal farkındalıkta yatıyor.

Araştırmalar, insanların resmi süreçlerden kaçınmasının çoğu zaman “bilgi eksikliği” ve “otorite korkusu”ndan kaynaklandığını söylüyor. Yani kişi sistemden değil, sistemin karmaşıklığından korkuyor.

Bu nedenle askerlik sisteminde yapılacak en etkili değişikliklerden biri, psikolojik destek ve bilgilendirme modellerinin geliştirilmesi olabilir.

Dijital ortamda bireylerin durumlarını kolayca sorgulayabileceği, stres yönetimi destekleri içeren sistemler kurulabilir.

Yani, bilimin ışığında daha insani bir düzen kurulabilir.

---

Forum İçin Düşündüren Sorular

- Yoklama kaçaklığı gerçekten “suç” mu, yoksa sistemsel iletişim eksikliğinin sonucu mu?

- Eğitim ve psikolojik destek, kaçaklık oranlarını düşürebilir mi?

- Kadınların askerlik sistemine dâhil olmadığı bir toplumda, bu yükümlülük erkekler için adil mi?

- Bilim, korku ve bürokrasinin yarattığı bu kısır döngüyü nasıl kırabilir?

---

Sonuç: Bilim, Empati ve Adaletin Dengesi

Yoklama kaçakları tecil yaptırabilir mi?

Evet, yasal olarak bazı koşullarda mümkündür.

Ama asıl mesele “nasıl yaptırılır” değil, neden bu duruma gelinir sorusudur.

Bilim bize, insanların irrasyonel davranışlarının arkasında daima mantıklı sebepler olduğunu söyler.

Eğer bu sebepleri empatiyle ve adaletle anlamayı başarırsak, hem bireyleri hem sistemi iyileştirebiliriz.

Belki de geleceğin askerlik sistemleri sadece yasa değil, bilimsel anlayış ve insani denge üzerine kurulacak.

O zaman “yoklama kaçağı” değil, “kendi yolunu bulabilen birey” olmanın zamanı gelir.